12 Kasım 2021
Lüleburgaz Belediye Meclisi’nin Kasım Ayı 2. Olağan Oturumu’nda Lüleburgaz Belediyesi Meclis Üyeleri kadına şiddete karşı giydikleri maskelerle ve yakalarına taktıkları geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz İlknur Gökay Tuncel’in fotoğraflarıyla ortak tepki verdi. Meclisin sonunda konuşma yapan Lüleburgaz Belediyesi CHP’li Belediye Meclis Üyesi Günsel Solak, “Türkiye’nin 12 Mart 2012 yılında onaylayan ilk ülke olduğu İstanbul Sözleşmesi kadınların şiddete, ayrımcılığa, eşitliğe karşı verdiği mücadele açısından yol haritasıydı” dedi.
Lüleburgaz Belediye Meclisi’nin Kasım Ayı Olağan Toplantısı’nda meclis üyeleri kadına şiddete karşı tek yürek oldu. Geçtiğimiz hafta bir cani tarafından yaşamdan koparılan Lüleburgaz Belediyesi personeli İlknur Gökay Tuncel’in ve nice kadının erkek şiddetiyle yaşam hakkının elinden alınmasına karşı Lüleburgaz Belediyesi CHP’li Meclis Üyesi Günsel Solak konuşma yaptı. Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere yasaların uygulanması vurgusu yapan Solak, kadınlara birlikte dayanışma çağrısı yaptı. Bununla birlikte toplantıya katılan CHP’li Belediye Meclis Üyeleri taktıkları maskelerle kadına şiddete karşı ortak tepki verdi.
“Kaygıyla izliyoruz”
Meclis toplantısının sonunda söz olan Günsel Solak kadınlara yönelik her geçen gün artan şiddet vakalarını kaygıyla izlediklerini söyledi. Solak, “Biz bugün burada ülkemiz, kentimiz, ulusumuz için özgür, eşit, aydınlık koşulları konuşmak yerine toplumsal bir cinnete doğru giden, artarak, katlanarak giden bir yarayı, kadına yönelik bir şiddeti konuşmak zorunda kalıyoruz. Şiddetin her türlüsünün toplumsal barışa, birliğe, düzene ne kadar zarar verdiğini yaşayarak görüyoruz. Ancak kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan, cinsiyete yönelik ayrımcılığın, kadının cinsel, fiziksel ve ekonomik olarak zarar görmesiyle oluşan şiddetin önlenemez düzeyde arttığını, kadına yönelik şiddetin evde, sokakta, okulda, fabrikada, kadının yaşam alanı olduğu her yerde çığ gibi büyüdüğünü kaygıyla izliyoruz” dedi.
“Her güne kadın cinayetiyle uyanıyoruz”
Türkiye’de her güne yeni bir kadın cinayetiyle uyandığımızı söyleyen Solak, kadına yönelik şiddetin insan onuruna yönelik bir suç ve en temelinde bir insan hakları ihlali olmasına rağmen önlemediğini belirtti. Solak, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası hukuk kuralları ve iç hukuk kurallarının da şiddeti önleyemediğini vurgulayarak, “Temelinde koruyucu tedbirler içeren önleyici tedbirler içeren bu hükümler günlük yaşamlarımızda uygulama alanı bulamıyor, kadınların güvenliğini sağlayamıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, bu ülkede yaşayan tüm insanlar için vazgeçilmez temel hak olarak düzenlenen yaşam hakkı kadınlar için uygulanamıyor şiddetin önlenmesi ve cezalandırılması amacıyla çıkarılan 6284 Sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Yönelik Kanun kadınlar için bir kurtuluş, çözüm olmuyor” dedi.
“İstanbul Sözleşmesi yol haritasıydı”
Türkiye’nin 12 Mart 2012’de İstanbul Sözleşmesi’ni ilk onaylayan ülke olduğunu hatırlatan Solak, “İstanbul Sözleşmesi kadınların şiddete, ayrımcılığa, eşitliğe karşı verdiği mücadele açısından yol haritasıydı. İstanbul Sözleşmesi kadın-erkek arasındaki eşitsizliği, şiddetin temel kaynağı olarak görmesi, şiddetin farklı türlerini açık bir şekilde tanımlaması, bu sözleşmeyi imzalayan devletlere şiddeti önlemek, eşitliği sağlamak için somut adımlar atma görevi vermesi nedeniyle kadın mücadelesinin ve dayanışmasının en önemli kazanımlarından biriydi. Sözleşme bir gece yarısı, bir karar ve tek imzayla feshedildi. Bu karar, olası cinayetlerin çaresiz maktulleri olmaya terk edilen, yoksulluk ve şiddet cenderesinden geçmiş milyonlarca kadına ‘Sizi korumak için hiçbir tedbir alınmayacak. Devlet, kadına yönelik şiddeti önlemek için hiçbir adım atmayacak. Yalnızsınız’ demek. Bu karar, ‘Sizi duymuyoruz. Sesinizi duymuyoruz. Sizi görmüyoruz’ demek” ifadelerini kullandı.
“Şiddet evimizin içine kadar girdi”
Kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığını tekrarlayan Solak, “Biz bu ülkede yaşayan kadınlar şiddetin mahallemize, sokağımıza, evimin içine kadar girdiğini kaygıyla görüyoruz. Şiddet artık haberlerde gördüğümüz, kitaplarda okuduğumuz kadar uzak değil. Yanı başımızda. Yürüdüğümüz yollarda, parklarda, gittiğimiz iş yerlerinde” dedi.
“Yasalar İlknur’u koruyamadı”
Geçtiğimiz hafta bir cani tarafından hayattan koparılan çalışma arkadaşımız İlknur Gökay Tuncel ile ilgili de konuşan Solak, yasaların İlknur’u koruyamadığını söyledi. Solak şöyle devam etti; “Şiddet işinden çıkıp evine ulaşmaya çalışırken sokak ortasında insanların gözü önünde, bir sapkın katilin acımadan, soğukkanlılıkla canını aldığı İlknur’un korkuyla açılmış o kapkara gözlerindedir. İlknur Gökay Tuncel, ışığı gözlerinden dünyaya yayılan, pırıl pırıl gencecik bir kadın. Hepimizin belki de her gün gördüğü, konuştuğu, selamlaştığı içimizden biri. 4 Kasım Perşembe gününe kadar bu şehirde hepimiz gibi nefes alıyor, yürüyor, gülüyor, konuşuyordu. Artık yok. Bir caninin kanlı elleriyle katledildi. Güpegündüz, işlek bir sokakta gelip geçenin gözü önünde. Oysa ki defalarca hukukun koruyuculuğuna inanarak şikayetçi olmuştu. Dilekçe vermiş, mahkemeye başvurmuş, devletin kendisini bu caniden korumasını ummuştu. Yasalar, mahkemeler İlknur’u koruyamadı. Onunla aynı havayı soluyan, aynı sokaklarda yürüyen bizler de koruyamadık. Artık hiçbir yer güvenli değil bizim için. Birlikte dayanışmayı büyütmekten, şiddete karşı mücadeleyi var gücümüzle destekleyip katılmaktan başka yolumuz yok. Bu ülkenin her yeri bir kadın mezarı olmadan sesimizi yükseltmezsek bir sonraki cinayetin hedefi biziz. İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların önünden gitmesine seyirci kalamayız. Kadınları çaresiz bırakan, ağır aksak yasalara, erkek egemenliğini hoş gören, caydırıcılığı olmayan kanunlara seyirci kalamayız.”